Pazartesi, Ağustos 29, 2005

Az Sonra!!! Çtong....

Arkadaşımın yanına gittim tatile... Evinde TV yok. 1 haftadır da gazete okumuyorum. Allahım ne güzellik yarabbim. Bir de millet milyonlar sayıp spa klüplerine, masaj terapilerine falan gidiyor. Gerek yok ki. 1 hafta gazete okuma, radyo televizyon izleme bak nasıl yeniden doğmuş gibi oluyorsun.
Bu beyin dediğimiz hayati organımız kendini temizlemeye programlanmış. Aha buradan da böyle bir bilimsel tespit yapayım.
Tatilde, tabi yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü, kendimde alışık olmadığım bir şeyler sezinledim. E bilinçli ve sorumlu bir birey olarak da bunların üzerine gittim. Bu tespitlerimi paylaşalım mı efendim. Paylaşalım paylaşalım :)))

İlk olarak farkettim ki biz insanlar düşünebilen canlılarmışız. Yani aslında kafa çalışıyor ama biraz zorlamak gerekiyormuş.

Sonra, baktım düşünebiliyorum, üzerine gideyim biraz dedim ve bilim dünyasında zelzele yaratacak bazı şeyler keşfettim.

Örneğin Bülent Ersoy un genital organları üzerine uzun uzun kafa yormasan da eğlenceli ve yararlı vakit geçirilebiliyormuş... Gelince gazetelere şöyle bir göz gezdirdim de :)

Sonra, bazı yaşam türleri ile tanıştım ki bu canlıların kaygıları Gülşen' in etek boyu ya da Sibel Can' ın kocasına dönmesinden çok,

- Akşama çocuklarıma ne yedireceğim
- İş bulurum diye Mardin den göçtüm geldim, turist var ama iş yok açız kardeşim

gibi konular üzerinde yoğunlaşıyor. Şaşırdım tabi ben de. Hayır daha önce görmeyince haliyle.

Ama en önemlisini sona sakladım; Doğada Az Sonra!!! Çtong.... diye bir efekt yokmuş.

Tatil yapın. Bir yere gitmenize gerek yok. 1 hafta evinize gazete sokmayın, televizyon seyretmeyin ve en önemlisi şu safsatalara kulaklarınızı kapatın. Yemin billah sigarayı bırakmış gibi oluyor insan yav.

Cuma, Ağustos 19, 2005

Yaşasın Haftasonu!

Cuma günlerini seviyoruz.
Neden sevmeyelim ki? Bütün hafta ertesi gün sabahın köründe (10:00-11:00 gibi)kalkma derdi kafamızın bir yerinde koccaman bir soru işareti olarak dururken eğlenilmiyor tabiikide...
Hem her yer boş oluyor hafta içi yani. Farzı misal yeni arabanla ya da yeni "motorunla" Etiler'e çıktın. E kimse yokki hava basasın. Hatta cemiyet hayatının seçkin iletişim elçileri bile objektiflerini rölantiye alıyor hafta içi günlerde. E sıkıntı yani.
Allahtan hafta sonları var da, bizi adam yerine koyan Medyamız boy boy resimlerimizi çekiyor. Onlar resim alma işlerini tamamladıktan sonra biz "gizlice" görüntülenmenin kızgınlığı ile:
"Yapmayın arkadaşlar, biz sadece arkadaşız"
açıklamaları yapıyoruz da kamu oyu bilgileniyor ve yanlış anlaşılmalar böylece ortadan kalkıyor.
Yaşasın haber alma özgürlüğü...

Neyseeeee, şimdi camianın sorumlu bir bireyi olarak alternatif bir haftasonu organizayonu önereyim de hafta içi sıkılan canlar şenlensin.

Bodrum Bodrum

1. Gün Cuma: İstanbul-Bodrum (uçakla Businness Class) hareket. Akşam saatlerinde Türkbükü'ne varış. Yemek için Tampa, Havana da haydi eller havaya...

2. Gün C.tesi: Akşamdan uykusuzluk çekildiği ve haplarla bronzlaşmak "out" olduğu için "Divan Palmira" nın iskelesinde uyunacak. Bu süre içinde de güneşlenilecek. Baylar jetski ile bayanlar da iskele üzerinde bikiniyle yakalanmamak ister gibi poz verecek. Diğer beachlerdeki ortam cep telefonu ile devamlı kontrol altında tutulacak.
Romantizm
Akşam yemek için Marina Yat Club'a gidilsin. Şu sıra herkes orayı konuşuyor. Gece de Ship Ahoy dan başlanacak, ardından Aso Bar,People , Küba dolaşılacak.

3. Gün Pazar: Bugünü alış-veriş e ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Önce Gasia mücevherden bir kaç parça özel tasarım alınacak. Önümüzdeki hafta için de siparişler verilecek. Sonra da trend olduğu üzere birer Hello Kitty kolye ve Channel in bikinili terliklerinden edinilecek. Dönüş THY ile Business Class.

Konaklama: Marina Vista, Iber Otel ya da Fuga.

Ortalama Maliyet: 2500-3000 USD.

Tabi, deniz uçağı ile gitmek isterseniz o ayrı...

Perşembe, Ağustos 18, 2005

Neymiş Neymiş?

Deniz Akkaya jeepleri ile ilgili olarak medyada çıkan haberlerden çok rahatsız olmuş ve küçük bir binek arabası almaya karar vermiş. Ancakkkkk yere çok yakın olmaktan rahatsız olduğu için tekrar jeep kullanmaya başlamış.

Mehmet Ali Erbil, ”Keloğlan Kara Prense Karşı” filminde Tolga Han'la bol bol Hint Dansı yapacakmış

Evlilik hazırlıkları yapan Tuğçe Kazaz ve Yunanlı Yorgos Seitaridis arasında sorun çıkmış. Tuğçe papaz nikahını kabul etmiş ama Yorgo imam nikahına yanaşmamış.

Petek Dinçöz'ün 'Gizli Güçleri' kulaktan kulağa yayılmış ve her yerde konuşuluyormuş.

Pınar Altuğ usta bir motor kullanıcısı olan aşkı Tony'e “Bana bir küçük mobilet alıp bana motor dersi verir misin? Kent trafiği beni bunaltı artık motor kullanak istiyorum” demiş...

Ulus pazarı mahkeme kararı ile kaldırılmış.

Başka Neler olmuş?

Kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı 2005 yılnda 145 bin 860 kişiye ulaşmış

Ev kirasını ödeyemediği için sokakta kalan vatandaş iki çocuğuyla birlikte üç gündür, kayıp insanların bulunması için tasarlanan 'Umut Otobüsü'nde yaşamaya başlamış.

Spiker Mehmet Tacettinoğlu'nun Uşak'ta, yoldaki mıcırlar yüzünden kaza geçirip hayatını kaybetmesinin ardından İzmirli Cansın Filiz'in (14) Tacettinoğlu'ndan 2 gün önce, 16 yaşındaki Cihan Yorgun'un ise önceki gün aynı nedenle hayatını yitirdiği ortaya çıkmış.

17 Ağustos 1999 deprem felaketinin 6'ncı yıldönümünde, Gölcük halkı depremde kaybedilen vatandaşlarımızı anmak için geceyi yine sokakta geçirmiş.

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

Dersimiz Edebiyat!

Eveeettt, efendim malumunuz Halk edebiyatının 'Koşma ve Gazelleri' zaman zaman toplumsal olayları da konu alabiliyor. Bugün toplumsal sorumluluk damarımız kabardı neden bilmem. Yakın çevrem akşam maruz kaldığım magazin over dose undandır diyor. Bir tek akşam olsa bünye dayanacak kardeşim de. Her yerde bunlar, her zaman bunlar.

Beyin

Neyse, konuyu fazla uzatmayalım ve nadide bir 'Koşma' örneği ile muhalif sayfalarımızı bezeyelim.

Akla Zarar Trio

Yarım karış akıl,
Bir karış etek.
Boşuna çalışmış arılar bal yapmış
Petek petek.
Marifet sende değil,
Sendeki can da desek.
Birde üstüne eziyet
Sabaha kadar sana seni dinletmek gerek.

Skandal kaset
Bir de karga ses derken,
Yol aldın vallahi pupa yelken.
Billur sesler soğan ekmek yerken,
Neyinle zirvedesin bu kadar erken.

İyidin güzeldin hoştun,
Sende kırkından sonra coştun.
Ne zaman orada burada bikininle koştun,
Resetledin kendi elinle, ne varsa senden yadigar.

Sıçsam aklıma yeridir
Yoldum kalmadı kafada saç.
Beter olalım ulan,
Biz yaptık bunları başımıza taç.
Baksak maziye görsek asırlık çınarları ne olur.
Bunlardan değil ağaç,
Olsa olsa çalı olur.

Salı, Ağustos 16, 2005

Vah Memleketim Vahhhhh!!!

Bir bilmece ile başlamak istiyorum bugün.
İçinde koca koca köşe yazarları olan, elinde tuttuğu güç nedeni ile halka karşı büyük bir sorumluluk taşıyan, her gün basılıp dağıtılan ve 'biz daha çok satıyoruz' iddiaları ile birbirlerini yiyen şeylere ne denir?
Bildiniz gazete...
Bunların en büyüklerinden bir tanesi de Hürriyet.
Hani yukarıda saydıklarımdan ötürüdür ki, gazete deyince aklıma ilim-irfan, akılcılık, bilimsellik gibi şeyler geliyor benim. Ama Hürriyetin o koca koca yazarları, yöneticileri sanırım yoğun iş tempoları içinde ufak bazı şeyleri gözden kaçırmışlar.
Bu gözden kaçan şeylerin başında da anadan kıza geçen 'Güzin Ablalık' paresi var.
Her gün kırsalımdan köyümden yüzlerce kişi, her tür sorununu buraya mektupla bildiriyor.
Aklıma takıldı, mail ile Hurriyet e de sordum ama cevap gelmedi editörlerinden. E mazur görmek gerek tabi, büyük gazete olunca işler de yoğun oluyordur.
Bu Güzin Ablalık tacını devralıp, cinsellik başta olmak üzere derin psikoloji hatta psikiyatri bilgisi gerektiren soruları yanıtlayan, o kardeşlerimizi yönlendiren çok sayın Hanımefendi nin tahsili nedir acaba???
Neden soruyorum? Çünkü bu insanlar oradan aldıkları cevapla hayatlarına yön çiziyor, Eşini boşuyor, sevgilisini terkediyor, evini satıyor, mahkemeye gidiyor v.s.
Bilen varsa bir Comment yazsın lütfen de merakımızı giderelim.

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

Yaşasın! Tek Problemimiz Köpek Boku...

Malumunuz, gelmiş olanlar bilir, İstanbul/Ataşehir 10-15 bloktan oluşan ve 'ada' olarak adlandırılmış parsellerden oluşuyor. Her adanın da ayrı bir yönetimi var.
Bugünlerde Ataşehir halkını bir çevrecilik ruhu, bir yeşil sevgisi sarıp sarmalamış ki sormayın gitsin. Yürüyüş yaparken gözümün içine içine bazı tabelalar girmeye başladı. Hepsinde de benzer ifadelerle şunlar yazılmış:

'Sevgili sahibim, lütfen dışkımı yeşil alanda bırakma... Elalem boka basmasın.'

Önce çok sempatik geldi. Hani insanın çevreye saygılı olması geyikleri falan. E lazım tabi. Sev beni seveyim seni. De... Gece olunca o melun soru bana dünyayı zehir ediyor, üstüme kara basan gibi çöküp uykularımı kaçırıyor.

Be yurdumun duyarlı kaymak tabaka insanları. Sizin yapacak işiniz mi yok da kafayı köpek bokuna taktınız? Herşey güllük gülistanlık, cennetteyiz de bundan benim haberim mi yok?
Hani yaralı birtakım işlere imza koymak hevesindeyseniz ben bir kaç şey önereyim size.

1- Yatakta hızını alamayıp Ataşehir caddelerinde hız deneyen iktidarsız takımına ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmeti verilecek.
2- Millete buradan ev satarken planlarda havuz, yeşil alan diye gösterilen arazilere gökdelenler konduranlara karşı haçlı seferleri organize edilecek.
3- Parklarda pıtrak gibi çoğalan ve benim gezinti alanlarımı masa sandalye ile donatan cafe-kondular talan edilecek. İçerideki malzeme hayır kurumlarına dağıtılacak.
4- Musluktan akan sarı şeyin yerine halka su tahsis edilecek.

Bu liste uzar gider de, benim yerim dar...

Sahi şimdi aklıma geldi. Siz sayın yeşil dostları, acaba şehrin arıtma sistemi olmadığı için hergün sıçtığımız boklarla katlettiğimiz iç denizimizin adı neydi???

Pazar, Ağustos 14, 2005

Sen de mi Işın?

Yapma be pop kraliçem, yapma bülbül seslim...

Hani artık albümlerini dinlerken senin stand up yapar halin gözümün önüne gelmeye başladı inan ki. Tatlı bir rüya olarak başlıyor sonra şov programındaki hallerin aklıma gelince beynime mani olamıyorum. Kabusa link veriyor direkt.
İhtiyacın mı var yahu. Okan Bayülgen Zaga bozması bir program ne kazandıracak ki sana. Orginal sesinle ikon olabilecekken niye o patlak programla taklit olmayı seçtin anlamadım inan.
Programı götüren 'Psikopat Bebekler' bir de senin gül hatrın ama nereye kadar bilmem!